Cyrano Aswang
Mesaj Sayısı : 16 Kayıt tarihi : 05/06/09
| Konu: Cyrano Cuma Haz. 05, 2009 2:00 pm | |
| Karakterin;; İsmi: Cassandra Soyismi: Cyrano Yaşı: 23 Irkı: Aswang Karakter Özellikleri: Cassie ya da insanların ona seslendikleri bir diğer şekilde Cyrano, ikizi Samantha ile birlikte açtı dünyaya gözlerini. Doğduklarında aynı pleasentadan ayrılmlar, yan yana yatırılmışlar, hayatlarını hep birbirlerine bağımlı olarak yaşamışlardır. İkizlerin özgür ruhlu olmaları bir şeyi değiştirmemişlerdir, onlar dışarıya karşı özgür ve dik başlı, birbirlerine karşı ise adeta bağımlı gibilerdir. Üstündür, üstün bir ırkı vardır ona göre. Başkaları ondan etkilenir, O etkiler. Doğanın kanunu budur. Başkalarına asla güvenemez Cyrano gerçek anlamda. Bunun nedeni kendisi nasıl başkalarını etkilemeye çalışıyorsa başkalarının da bu şekilde davranacağını düşünmesidir hep. Sadece birlikte olmayı sevdiği ve sevmediği canlılar vardır onun için. Bir de nötr kesim vardır ki, onların kolay kullanılan işe yarar kişiler olduğunu söyleyebilir. Başka canlı türü yoktur ona göre kesinlikle. Bu yüzden kendisini onlardan soyutlamıştır. İnsanların kendilerine verdikleri şekle, söylediklerine değil de onların derinlerinden gelene inanır sadece. Bu yüzden insanları pek dinlemez, kendi söylediklerinin de dinlenmesini beklemez. O insanların iç sesinin yardımıyla görebildiği parçalarına bakar sadece gerektiğinde, kendi iç dünyasının da her zaman gizli olduğuna ve gizli kalacağına inanır. Kafasına taktığı şeyden döndürülemez, insanların istekleriyle pek ilgilenmez.
Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
Kendisini Dumbledore’un ofisinde oturmuş tuhaf eşyalara bakarken bulduğunda buraya nasıl ne şekilde geldiğini düşünmek aklından bile geçmemişti Jillian’ın. Her şey ne kadar hızlı gelişirse gelişsin, onun kafasını çok da kurcalamazdı, değmezdi. Hayatındaki bu koca değişimin onu etkilemediğini söylemek elbette komik olurdu bunu kendisi de kabul ederdi ancak o günlerde değil… Şimdilik koyu renkli gözleriyle etrafına boş bakışlar atıp büyük teyzesinin özenle giydirdiği siyah deri jileyi çıkartacağı anı sabırsızlıkla bekliyordu. Saçlarını da toplamıştı kadın inatla, halbuki onları serbest bırakmak istediğini söylemişti Jillian ve toka öyle sertti ki canını yakıyordu. Jillian terbiyenin bu olduğunu düşünmüyordu, teyzesinin deyimiyle kendisine eğitimine devam etme konusunda yardımsever davranan tek adamın karşısında olması bunu değiştirmezdi. “Süt?” Jillian kendisine gülümseyerek çay dolduran adama yüzünde beliren belirsiz bir yumuşama ile baktı ve başını iki yana salladı. Bu adam her şeye rağmen saygıyı hak ediyordu anlaşılan. Jillian ilk izlenime büyük değer verirdi ve bu adam daha önceki ziyaretlerinde kendisine hep olumlu sinyaller yollamıştı. Büyük teyzesinin onun hakkında söylediği yarı iyi yarı kötü şeyleri dinlememişti bile. Adamın uzattığı çayı alarak bir yudum alırken büyük teyzesiyle Dumbledore’a kaçamak birer bakış yolladı. Büyüklerden birisinin söze başlamasını bekliyordu, sabırsız değildi ama yine de meraklı olduğu gerçeği değişmiyordu. Bu iş bir an önce bitse iyiydi çünkü çok sıkılmıştı. “Bayan van der Berg…” “Jillian efendim.” Büyük teyzesinin kaşlarını çatıp her zamanki uyarıcı ifadesiyle kendisine bakmasını umursamadı. İnsanların sözlerini kesmek bazen de o kadar kaba değildi. Dumbledore da öyle düşünüyor olmalıydı ki gülümsemişti kendisine tuhaf gözlüklerinin ardından. “Peki Jillian. Doğrusunu söylemek gerekirse aldığın eğitim konusunda oldukça endişeliydim. Bunu yaklaşık 3 yıl önce de belirtmiştim. Her ne kadar benim dileğim seni daha önce Hogwarts’ta görebilmek olsa da… Ah, boşver. Sınavlarını aldığın çoğu profesör senden memnun gözüküyor, anlaşılan eğitimini küçümsemişim.” Dumbledore hafif mahcup bir gülümsemeyle sözlerini bitirdiğinde Jillian’ın karşısında oturan siyah saçları yer yer ağarmış kadına döndü. “Biz onun 5. sınıftan başlamasına karar verdik. Bu yılın sonunda sınavlara katılmasında da hiçbir sakınca yok.” Jillian omuz silkti, fark etmezdi. Daha önce de zorlanmadan çalışıyordu derslerine, şimdi de halledebilirdi bu kısmı. Büyüler zevkliydi zaten. Canını sıkan tek bir kısım vardı, o da daha önce hep tek başına çalışmıştı. Gerçi sınıfa katılmanın ne demek olduğunu merak etmişti hep, daha önce hiç yapmadığı bir şeydi bu. Eğer kendisini sık boğaz etmeyeceklerse sorun olmazdı herhalde. Dumbledore’un delici bakışları karşısında donuk ifadesini bozmadan bekledi Jilliani ta ki adam gözlüklerini düzeltip ayağa kalkana kadar. Adam kalkarak birkaç saniye içerisinde odaya giren bir kadının yanına yürüdü. “Bu bina başkanın Profesör Catherine O’Dwayne. Profesör seni kalacağın yere, ortak salona götürecek. Yapman gerekenleri ondan öğreneceksin. Jillian ayağa kalkarak profesörle yüz yüze gelmek için döndü. Kızıl-kahve saçları ve sevimli bir yüzü vardı profesörün. Kendisine daha önce öğretildiği gibi selamladı profesörü. Bu kadının hoşuna gitmiş olmalıydı, gülümsemesi belirgin bir şekilde genişlemişti. Profesör kendisini geldikleri koridordan geçirerek merdivenlere yönelmişti, aşağı indiler yine geldikleri yoldan ve daha sonra başka bir koridora girdiler. Jillian’a göre biraz karmaşıktı ama değişik portreler, ihtişamlı kadife perdeleri ve heykelleriyle eski hayatının görkemine benziyordu Hogwarts’ınki. Yalnızca biraz daha büyük ve uçsuz bucaksız bir görünümü vardı. Ayrıca bir cadı için bile oldukça ‘büyülü’ idi. Jillian birden şato kendisini yutacakmış gibi hissederek ürperdi. “Hogwarts’a ve Hufflepuff’a hoş geldin Jillian.” Dedi profesör ortak salon dedikleri yere girerken. “Sanırım biraz Hogwarts tarihi çalışmalısın.” Diye ekledi profesör yeni fark etmiş gibi. Jillian için Hufflepuff hiçbir anlam taşımadığı gibi girdikleri odanın renkleri ve her yeri kaplayan porsuklu amblem onu şaşırtmıştı. “Her neyse, burası boş zamanlarını aynı binadan insanlarla değerlendirdiğin yer. Ayrıca Büyük Salon’da da binadaşlarınla birlikte yemek yersin. Binan senin için çok önemlidir Jillian, senin ait olduğun yerdir, arkadaşlarını genellikle o belirler. Bunu zamanla daha iyi anlayacaksın.” Jillian yüz ifadesini değiştirmeden etrafı gözlemeye devam etti, profesör de konuşmaya. “Bu merdiven yatakhaneye çıkar.” Dedi Jillian’ın omzuna hafifçe dokunarak merdivenlerde yukarı çıkmaya başladı önden, Jillian da onu takip etti. Birkaç tane karyolanın ve dolapların bulunduğu bir odaya geldiler. Siyah saçlı bir kız yataklardan birinin üzerinde bir kitaba eğilmiş bir şeyler arıyordu. Profesörle Jillian içeri girdiğinde başını kaldırarak soğuk mavi gözleriyle kendilerini süzdü. Profesör hiçbir şey söylemeden Jillian’a yatağını gösterdiğinde ise kız yüksek sesle nefesini tutmuş ama bakışları bu sefer zar zor anlaşılan bir sinirle bakıyordu profesöre. Profesörse bakışlarını inatla ondan kaçırıyordu. Anlaşılan Jillian için Hogwarts düşündüğünden karmaşık olacaktı, bu şatoda herkes ama herkes şimdiye kadar gördüğü insanlardan değişik davranıyordu. Yatağın ucuna ilişti Jillian kızın şüphe götürmeyecek derecede soğuk bakışlarına aldırmadan. Yüzü her zamanki kadar ifadesizdi, sanki kızı görmüyormuş hatta orada değilmiş gibiydi. “de Villep… Bu Jillian, ona okula uyum konusunda yardım edeceğini umuyorum.Jillian, bugün öğleden sonra dersin yok bu yüzden öğle yemeğinden sonra Laurel ile okulu gezebilirsin, o da boş nasılsa.” Bu ricadan çok bir uyarı gibiydi, Jillian kızın omuz silktiğini ve kendisine döndüğünü fark etti panikle. “Tabii, profesör.” Jillian onun kendisine neden bu kadar soğuk davrandığını anlayamamıştı ama zaten ona ihtiyacı da yoktu. Okulu kendisinin gezebileceğini söylemeye karar verdi ilk fırsatta. Kimsenin yanında zorla duracak değildi. ”Güzel. Size iyi eğlenceler. Bir sorunun olursa Laurel odamı sana gösterebilir. Güzel, diye içinden tekrar etti Jillian, Laurel denen kız şimdiye kadar yanına bırakıldığım en genç mürebbiye. Diye içinden geçirdi alayla profesör yatakhaneden çıkarken. Artık baş başalardı şu Laurel denen kızla. Jillian kendini yatakta geriye doğru çekerek geriye yaslandı, ellerini büktüğü dizlerine bastırdı.
| |
|
Arbitrator Admin
Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 03/06/09
| Konu: Geri: Cyrano Cuma Haz. 05, 2009 2:49 pm | |
| | |
|