Jagger Kurtadam
Mesaj Sayısı : 42 Kayıt tarihi : 03/06/09 Yaş : 28 Mücadele Tarafı : Kurtadamlar En Belirgin Özellikleri : Sakinliği ve sessizliği.
| Konu: Jagger. Cuma Haz. 05, 2009 3:15 pm | |
| Karakterin;; İsmi: Frewynn - En az yetmiş yıldır kimse bu adı kullanmıyor. - Soyismi: Jagger Yaşı: 162 Irkı: Kurtadam Karakter Özellikleri: Jagger bir kurtadam, evet; ama en azından bir vampir kadar asil ve sinsi biri. Ketumluğu, ciddiyeti ve ifadesizliği ancak ve ancak kurtadam formunda kaybolur. Buna rağmen, iradesini bu hâldeyken bile kırılmaz. Disiplinli ve düzenli yapısı, onu yandaşları arasında korkulan ve saygı duyulan biri konumuna getirmiştir uzun yıllar içinde. Genellikle düşünceleriyle hareket eder, lâkin bazen cesaretini ön planda tutar. Kendi tabiriyle, 'çok yaşayıp, gördüğü' için; ölüm dahi hiçbir şeyden korktuğu söylenemez. Bu denli güçlü ve iradeli bir adamın, garip bir de zayıf tarafı vardır ki, o da pipo sevdasıdır. Olur olmaz yerde tütünü tutuşturup tüttürmesi, onun bazı durumlarda hazırlıksız ve zayıf düşmesine neden olur. Çıkarları adına her türlü kişiyle ittifaklar kurabilir, anlaşmayalar yapabilir. Ancak, pek fazla kimseye güvenmez. Asla güç tutkunu değildir. Başaramayacağı hedefler peşinde koşmaz. Ölümsüzlük bile deseler kulağına cazip gelmez. Hayatı boyuncaki tek emeli, özgür olmak ve özgürce yaşabilmektir. Bunu engellemek isteyenlere karşı sakini yapısı bozup, sinirinden alev çıkartan bir kaosa benzeyebilir. Görünüşü itibari ile bilge biri gibi gözükse de, onun tek birikimi tecrübeleri ve yaşadıklarıdır. Örnek Rol Oyunu: - Spoiler:
Soğuk, çok soğuk... İçeride harlı bir ateş; ısıttığı kadar etrafı da aydınlatıyor. Kocaman bir salon, salonun en köşesinde ise karanlık bir adam. Tüm bu ışığa ve ısıya rağmen üşüyen, karanlık bir adam. Bir şeylerden saklanıyor sanki. Belli belirsiz gözüken yüz hatlarında acı ve bir o kadar da öfke var. Biraz ufak tefek ama, yine de handaki diğer insanlar ona kuşkulu ve korkulu gözlerla bakıyor. O ise buraya geldiği bir buçuk saatten bu yana sadece ateş viskisi ile meşgul. Commodus'tan başkası değil bu adam. Bakanlık'taki işinden olmuş, kendini içkiye vermiş bir Commodus. İşsiz olarak geçirdiği bir haftaya içiyor sanki, bir haftadır kesmediği sakalı, uykusuz gözleri onu bir evde yaşamadığına dair ele veriyor. Net bir çehresi yok, sadece öfke. Kafasının içinden binbir türlü şey geçiyordu Commodus'un. Hepsinin sonu da; acı, katliam ve ölümle biten iğrenç düşünceler. Heyhat! Commodus bu düşünceler aklına gelince pis pis sırıtmaya başladı. Aslında hiç böyle biri değildi ya, iş onun için her şey demekmiş meğer. Bir ara Commodus, intihar etmeyi düşündü. Lâkin bu düşüncenin bir işe yaramayacağı hemen o saniye anladı. Ne yapacaktı? Ne yapacaktı şimdi? Bir haftadır sokaklarda uykusuz dolaşıyordu, sonsuza dek böyle gidemezdi bu. Yapacak bir şey bulamayınca, şişesinden bir yudum alıp kendi hâline acımaya devam etti. Düşünceler, günden güne içini yiyiyordu Commodus'un. Konuşacak birisi olmadığı için, sürekli düşünüyordu. Sürekli düşününce de insanın hâli vahim oluyordu. Hiçbir zaman dinlenmiyordu beyni. Bu da onun kaçık bir psikopat gibi görünmesine neden oluyordu hâliyle. Üstüne açlık ve yoğun alkol de eklenince, insanın kafası allak bullak oluyordu. Ne yapacağını bilememek... İşte o en beteriydi. İçkisinden bir yudum daha almaya yeltendi ama bitmişti. Yeni bir ateş viskisine ihtiyacı olduğunu hissediyordu Jagger. Bunu elde etmek adına masadan ta bara kadar bağırmak içine sinmedi, bir haftadır sesini duymamıştı, neler çıkacağından korkuyordu. Onun için tembel adımlarla bara doğru ilerlemeye başladı. Yürürken boş şişeyi deminden beri onu süzen adamın kafasına sertçe çarptı. Ruhunun bir yarısı istemeyerek yaprığına inansa da sinsi bir şekilde öteki yarısı bundan hoşnuttu. Lâkin kafasına sert bir darbe yemiş olan adam ensesini sıvazlarken pis bir bakış attı Jagger'a. Jagger hiç zaman kaybetmeden, ''Özür dilerim, beyefendi.'' Şaşkına dönmüş adam bir an Jagger'a bakakaldı. Bu süre içinde ise Commodus onun yüzünü iyice inceledi. Suratının olur olmaz yerlerinden büyük kıllar çıkmış, yaşlıca, saçlarının çoğunluğu dökülmüş, kanca burunlu sevimsiz bir tipti. Hatta Commodus'un adamı görmesiyle beraber yüzü ekşidi. ''Biraz daha dikkatli olun.. lütfen!'' Zoraki bir şekilde kibardı sanki karşısındaki adam. Jagger bu defa hiçbir şey söylemeden gülümseyip tezgâha vardı. Yeni bir şişe viski alıp masasına doğru ilerlemeye başladı. Bu sefer daha büyük bir istek ve sinsilikle, yine aynı adama çarptı. Jagger'dan daha hızlı davranan adam hiddetlice ayaklandı ve pörtlemiş gözlerini Jagger'a isabetledi. Sinirinden aynı bir köpek gibi soluyordu adam. Jagger ise kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. ''Özür dile -phaha!..'' kendine hakim olmayan Commodus, kahkahalar atmaya başladı. Bir haftalık sinir birikimi ve alkolün sonuçlarını şimdi bu handaki herkes çekecekti. Kahkahasını yarıda kesen şey ise, boğazına yapışmış olan el oldu. Muggle usülü bir saldırıya geçmiş olan adamın ezikliği herkes tarafından biliniyordu sanki. Jagger o saniye adamın elini tuttu ve boğazından çekti. Eliyle adamın omzuna vurarak onu ittirdi. Bütün han kilitlenmiş bu iki kişiyi izliyordu. Jagger'ın dikkatini bir an onları izleyenlere çekti. Sonra yeniden adama döndüğünde adamın asasını çekmiş olduğunu gördü. Huysuz olduğu kadar kendini cesur sanan bir ahmaktı da demek. Jagger da hemen asasına davrandı. Bu hareketi, adamın masasındaki diğer üç kişiyi de etrafına sarmasına neden oldu. Şimdi aynı anda beş-altı lanet havada uçuştu. Gecenin düellosunun da başlangıcı oldu bu.
Yarım saat içinde ortalıkta sağlam masa kalmamıştı. Jagger, ona saldıran dört adamdan ikisini halletmiş fakat diğer ikisi hâlâ ısrarla ayakta kalmıştı. Fakat işin iyiye gitmediğini anlamışlardı. O nedenle daha ağır lanetler yollamaya başladılar, daha ölümcül olanlarını. Hâliyle Jagger'da tedbirlerini ona göre almaya başladı. Fakat işler iyice sarpa sarınca, içlerinden biri yasaklanmış lanetlerden birini yolladı, Cruciatus Laneti'ni. Bu laneti yiyince büyük bir acıyla feryat eden Jagger, kenara köşeye saklandı. İkinci bir çığlık atmamak için kendini zor tuttu ve camdan dışarı fırladı. O an çektiği acı ve bununla beraber gelen öfke ile yıllardır içinde duymadığı bir kinle haykırdı, ''Incendio!''. Çıkan alev ahşap dükkanı beş dakika içinde sardı. Jagger, üstüne bir de elinde hâlâ sağlam bir şekilde durduğuna şaştığı ateş viskisini attı. Pek bir etki yaratmasa bile, görünüş açısından ateşin büyümesine neden oldu. Jagger, o dakikalar boyunca içerideki masumların yanacağını düşünmedi. Alev büyüsünü birkaç kez daha tekrarladı, en sonunda yanındaki iki dükkana da geçince durdu. Bir saat içinde, iki dükkan tamamen yanmıştı diğeri ise çok kötü durumdaydı. Jagger, kaçmak yerine orda beklemeyi tercih etti. Dışarıdan henüz sağ çıkan yoktu. On dakika sonra Jagger yakalandığı zaman da kimse çıkmamıştı. Seherbazlar onu götürüken, karşı koymadı. İçinde tuhaf bir neşe vardı. İnsan derdiğini birine anlatınca rahatlamış olur ya, öyleydi Jagger da. Ama kendini birileriyle konuşarak değil de birilerini yakarak rahatlatmıştı.
. . .
''Commodus Brian Magni Ficus Jagger. Üç binanın tahribi ve en az on büyücü ve cadının öldürülmesiyle suçlanıyorsunuz. Diyeceklerinizi dinliyorum.'' ''Diyecek bir şeyim yok, bir anlık cinnet geçirdim ve hepsini öldürdüm.'' ''Yani tüm suçlamaları kabul ediyorsunuz, Mr. Jagger?'' ''Evet, Sayın Hâkim.'' ''O hâlde ben de kararımızı açıklıyorum; Azkaban'da 20 yıl.'' ''Teşekkür ediyorum.''
Ukala tavırları hâkimi ve tüm mahkemeyi huzursuz etmişti belli ki. Buruşuk yüzlü hakimin suratında şaşkınlık ifadesi vardı. Jagger ise olaydan bu yana geçmiş iki günden beri sırıtıyordu. Şimdi ne yapacaktı? Ruh Emiciler ile 20 koca sene! Otobiyografisini yazmak adına yeterli bir süreydi. İki gün önceki hâliyle şimdiki hâlini karıştırıyordu. O zaman sadece bir işten olmuştu ve hayata küsmüş gibiydi. Şimdi ise... Tüm hayatı kaydığı hâlde tek düşündüğü şey bir otobiyografiden ibaretti. Yanında iki tane Sihir Bakanlığı görevlisi, onu iki kolundan tutmuş bir takım saçma belgeleri imzalatacak, formlar doldurtacaktı.
Nihayet Azkaban'a girmişti. Ruh Emiciler'in korkunç görüntüsü altından bilmem kaç numaralı hücreye soktular onu. Hücrenin kapısındaki ufacık delikten dışarı önce bir kahkaha savurdu, ardından da yüksek sesle, ''Birgün bu cehennemden kurtulacağım! İşte o zaman, bu cehennemi size yaşatmak için hepinizi öldüreceğim pislikler!'' diye haykırdı. Haykırışı tüm Azkaban'da duyulmuştu sanki. Büyük ihtimâlle de kimse inanmamıştı. Ama umurunda değildi. O, şimdi Ruh Emici saldırılarından arta kalan zamanlarda kaçışını planlayıp, otobiyografisini yazacaktı... | |
|